GDO'ya ihtiyacımız var mı?

Genetik çeşitlilik bakımından zengin olan ülkemizin GDO'lu ürünlere ne kadar ihtiyacı var?

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Arslan, Türkiye’nin, sahip olduğu iklim sebebiyle genetik çeşitlilik bakımından zengin bir ülke olduğunu, Türkiye’de 11 bin çeşit bitkinin bulunduğunu söyledi.

Gaziantep Fitnet Nuri Tekerekoğlu Anadolu Lisesi tarafından Gaziantep Ticaret Odası toplantı salonunda "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)" konulu konferans düzenlendi.

Arslan, konferansta, giderek çevre koşullarının farklılaşması, ısınması ve beraberinde kuraklığın ciddi bir probleme neden olduğunu, bu nedenle giderek artan nüfusa ve açlığın önüne geçilmesi için daha zengin bir beslenmenin sağlanması amacıyla çeşitli bitkiler yetiştirildiğini belirtti.

Özellikle sebze ve endüstri bitkilerinin yetiştirilmesine hassasiyet gösterildiğini ve yıllardan bu yana çalışmalar yapıldığını, tütün, pamuk,
ayçiçeği gibi endüstriyel bitkilerin yanı sıra, aynı zamanda pek çok sebze ve meyvenin de bu grubun içine girdiğini anlatan Arslan, şöyle konuştu:

"Asıl problem şu; GDO’lu ürünlerle ilgili Türkiye’de bir yasa hazırlanıyor. Bu yasanın amacı, ellerinde stokları olan özellikle Amerikan
firması, Türkiye’ye baskı yapıyor. Bu baskı milyonlarca ton buğdayın Türkiye’ye satılmasıyla alakalı. Yani devletler arası bir korsanlık. Bu elindeki stoku satıp, hem bizler kobay olarak kullanılacağız hem de cebimizden zorla parası alınacak ki onların sosyal refahı artırılsın diye...Şunu da kesinlikle söylemek gerekir, yiyeceğiniz bütün sebzeler, kim ne kadar hormonlu derse desin, hiç üzülmeyin sağlıkla bunları yiyebilirsiniz.

Çünkü bunlardaki hormon olarak kullanılan ürünün bize herhangi bir yan etkisi yok. Çok fazla kullanırsanız davranış bozukluğu yapar. Hormon olarak kullanılan maddenin zaten 1 gramı bin 500 dolar. Yani üretici kalkıp da 1 gramı 100 litreye koyamaz. Ancak 10 ton ürün içine 1 gramı koyabilir. Asıl bizi tehdit eden, salatalık, domates, karpuz Türk kültürüne uygun değil. Amerika’da geliştirilmiş, İsrail tarafından adapte edilmiş ve ticari hale getirilmiştir. kavuna benzer bir meyve var, Türkiye’de kavun olarak satarlar ama kavunla alakası yok. Eskiden Diyarbakır karpuzu vardı, şimdi İsrail tohumlarından üretilen karpuzu yiyoruz. Biz dünyanın çok şanslı insanlarıyız. Doğal olarak yiyen büyüyen ve çalışan grubuz. Bizim evlatlarımız bizim gibi büyümediler. Bizim gibi zevklere de sahip olmadılar. onların oyun zevkleri de kültürel zevkleri de çok farklı."

Türkiye’nin GDO’lu ürünler konusunda çok titiz olması gerekirken, bu işin oldu bittiye getirilmeye çalışıldığını öne süren Arslan, "Türkiye sahip olduğu iklim sebebiyle dünyada genetik çeşitliliği zengin olan ülkelerden birisi. Türkiye’de takriben 11 bin bitki var. Biz bu kaynakları fütursuzca harap ediyoruz. Gelecekte çok zorluk çekeceğiz" dedi.

Soğuk koşullar ile çölde yetişen hububat türlerinin tohumlarının saklanması gerektiğini dile getiren Arslan, "Çünkü Türkiye çölleşmeye çok hızlı bir şekilde gidiyor. Yani 2050 yılından sonra Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki insanlar suyun olduğu yere doğru göç edecek. Bunları gözardı etmemek lazım. Bunun için elimizden gelen tedbirleri almamız lazım. Gençlerin boş gördüğü yere ağaç dikmesi gerekir ki küresel ısınmayı mümkün olduğu kadar yavaşlatabilelim" diye konuştu.

Konferansa, GTO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Aslan, öğretmenler ve öğrenciler katıldı.