Beslenme

Dondurulmuş yemek kurtarıcı mı?

Akşam işten yorgun argın kendinizi zar zor eve attınız. Yemek pişirmenizi bekleyen çocuklarınız ve bir de eşiniz var. Elinizin ilk uzandığı yer buzluk oluyor. Orada iki paket hazır lazanya var. Atın mikrodalgaya, düzeltin masayı, işte oldu!

GDO'lu 25 ürün Türkiye'de

Daha önce sadece GDO’lu mısır ve soyaya izin veren Bilimsel Komite, aldığı son kararla GDO’lu şekerpancarı, maya, patates, pamuk, bakteri biyokütlesi ve kolzanın da ithalatına izin verdi.

Böylece bugüne kadar Türkiye’ye genetiği değiştirilmiş 9 çeşit mısır, 3 çeşit soya, 3 çeşit kanola, 6 çeşit pamuk, 1 çeşit şekerpancarı, 1 çeşit maya, 1 çeşit patates, 1 çeşit bakteri biyokütlesi olmak üzere toplam 25 çeşit genetiği değiştirilmiş ürün ithalatına izin verildi.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 26 Ekim 2009’da Resmi Gazete’de yayımlanan “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik” ile GDO’ lu ürünlerin Türkiye’ye girişinin yasaklanacağı iddia edilmişti.

Ne organik, ne değil?

Sağlığımız için organik ürünleri tercih etmemiz gerektiği söylenip duruyor. Ancak bu bize biraz pahalıya mal olabiliyor! Peki her meyve sebzeyi organik almamız gerekiyor mu gerçekten?

Tatsız yiyecekler, zayıflayan bağışıklık sistemimiz, peşi sıra gelen hastalıklar… Mecburen, organik yiyeceklere yönelir olduk! İyi de eskiden organik diye bir şey yoktu. Öyleyse, durup dururken bu organik kelimesi hayatımıza nasıl dahil oldu?

Türkiye Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Petek Ataman’dan aldığımız bilgiye göre, organik gıda ya da ürün kavramı, kimyasal ve yapay uygulamalar kullanılarak daha fazla ya da daha uzun ömürlü meyve, sebze, hayvansal ürün, su ürünleri vb. üretiminin çeşitli sağlık sorunlarına sebep olması yönündeki bulgu ve kaygılarla, tüketici talebini takiben geliştirilmiş. Yani organik tarım yönteminin geliştirilmesine, biz tüketiciler neden olduk da denilebilir.

Çocuğunuza ekşiyi sevdirin

Obezlerin büyük bölümü ekşi sevmez. Ekşi gıdayı sevmeyenler, tatlıya düşkün olur. Çocukların seveceği ekşi tatları keşfedip, onlara yönlendirmek gerek...

"Kilo, hayatın diğer dönemlerinde olduğu gibi hamilelik döneminde de çok önemlidir. Bir çocuk, anne karnında iyi beslenmezse ileride obez olma ihtimali artar" diyen Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Metabolizma Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ziya Mocan, hamile anneleri, protein yönünden zengin bir diyet yapması ve çocuklarına bir sene boyunca anne sütü vermeleri yönünde uyarıyor.

"Özellikle yeşillikler, folik asit için önemlidir. Anne sütünün, bir sene boyunca alınması da büyük önem taşır. Anne sütü alan çocukların, mama ile beslenen çocuklara göre normal kiloda olduğu görülür. Çocukluk döneminde beslenmeyenler, ileriki yaşta obezlik sorunuyla karşı karşıya kalır."

Çocuğunuz hamburgeri çok mu seviyor?

Haftada 3 ya da daha fazla hamburger yiyen çocukların astıma yakalanma riski daha fazla!

Almanya'nın Ulm Üniversitesi'nden Gabriele Nagel ve ekibinin yaptığı araştırma, meyve, sebze ve balık ağırlıklı beslenmenin astımdan koruduğu belirlendi.

Nagel ve ekibi, 20 ülkeden 8-12 yaşındaki 50 bin çocuğu kapsayan verileri inceledi. Bu çocuklardan yaklaşık 30 binine alerji testi yapıldığı görüldü.

Beslenme biçiminin polen gibi yaygın alerji yapıcılara duyarlıkla bağlantılı olmayabileceğini, ancak astım veya hırıltılı solunuma yakalanma sıklığını etkileyebileceğini belirten bilim adamları, meyve, sebze ağırlıklı beslenmenin gelişmiş ülkelerde olduğu gibi gelişmemiş ülkelerde de astım ve hırıltılı solunum oranının azlığıyla ilişkili olduğunu vurguladı.

Hamburger dert, meyve ve balık şifa

20 ülkeden 8-12 yaşındaki 50 bin çocuğu kapsayan verileri incelendi. Bu çocuklardan yaklaşık 30 binine alerji testi yapıldığı görüldü. İşte ilginç istatistiki veriler:

Gelişmiş ülkelerde haftada 3 ya da daha fazla hamburger yiyen çocukların astıma yakalanma riskinin daha fazla olduğu bildirildi.

Almanya'nın Ulm Üniversitesi'nden Gabriele Nagel ve ekibinin yaptığı araştırma, haftada 3 ya da daha fazla hamburger yiyen çocukların astıma yakalanma riskinin daha fazla olduğunu, meyve, sebze ve balık ağırlıklı beslenmenin ise astımdan koruyabildiğini gösterdi.

Nagel ve ekibi, 20 ülkeden 8-12 yaşındaki 50 bin çocuğu kapsayan verileri inceledi. Bu çocuklardan yaklaşık 30 binine alerji testi yapıldığı görüldü.

Nasıl sakladığınız ve pişirdiğiniz çok önemli!

Doğru besinlerin satın alınması kadar, bu besinlerin doğru şekilde saklanması ve pişirilmesi de önemli!

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi’ nden Uzman Diyetisyen Binnur Okan, doğru besinlerin satın alınması kadar, bu besinlerin doğru şekilde saklanması ve pişirilmesinin vitamin kaybını önlemek ve kanserojen öğelerin açığa çıkmasını engellemek için önemli olduğunu söylüyor.

Zeytinyağı tüketimi, mikrodalga kullanımı, havaların ısınmasıyla artan mangalda pişirme yöntemleri gibi güncel konulara dair Diyetisyen Binnur Okan, pek çok önemli bilgi veriyor.

Biraz çay herşeye iyi gelir!

Herkes tarafından tüketilen bir içecek haline gelen çay, içiminin haricinde farklı alanlarda da kullanılıyor. İşte çayın içinde bulunduğu birkaç öneri.

İyi bir çay demlemek için, iyi su kullanmalısınız. Kireçli, klorlu su ile iyi çay yapılamaz. Çayın suyu mutlaka yumuşak, kireçten uzak, tatlı bir su olmalıdır.

Çayınızı mutlaka porselen demlikte yapmalısınız. Çayınızı demlik içine koyduktan sonra ılık su ile bir kere yıkamalısınız. Çay demlendikten sonra bir çay bardağını tamamıyla deminden doldurup tekrar demliğin içine boşaltın. Farkı göreceksiniz.

Saçına kına yakan kadınlar, hazırladıkları kına harcına bir miktar çay ilave ederek daha kalıcı ve güzel bir ton elde edebilirler.

Doğru ekmeği biliyor muyuz?

Ekmek, sadece karın tokluğu için yenmemeli; gerek vitamin gerek mineral gerekse de protein ve karbonhidrat anlamında beslenme gereksinimi de eksiksiz karşılamalı... Bu nedenle doğru ekmeği seçmek çok önemli!

İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Boyacıoğlu, TÜBİTAK araştırma sonuçlarına göre, Türkiye'de daha çok ''beyaz ekmek'' tüketildiğini söyledi.

Boyacıoğlu, ancak beyaz un üretimi sırasında buğday tanesinin, vitaminler ve minerallerce zengin en dış kepek tabakasının bir kısmının unun kalitesini iyileştirmek için öğütme işlemi sırasında uzaklaştırıldığını, aynı zamanda unun acılaşmaya başlamasına neden olabilen yağ içerdiğinden E vitamini içeren kısmın da uzaklaştırıldığını vurgulayarak, böylece beyaz ekmeğin bazı vitaminlerini kaybettiğini ifade etti.

Sağlıklı besin deyip geçmeyin

Dikkat; sağlıklı sandığınız bazı yiyecekler kilo yapıcı abur cuburların kılık değiştirmiş hali olabilir! Onları hayatınızdan çıkararak incelme yolunda adım atabilirsiniz

Cipslerden, patateslerden, tatlılardan ve kızarmış her şeyden uzak durmanız gerektiğini çoktan öğrendiniz. Ama bilmeniz gereken bir şey daha var; adlarının başındaki 'sağlıklı' sıfatıyla üne kavuşan bazı yiyecekler çok daha kalorili olabilirler. Cosmopolitan dergisinin; 'sağlıklı' görünen ama kilo aldıran besinler konusunda hazırladığı yazıyı okuyun; tartınızın dijital ekranında, hayalinizdeki kilo ölçüsünü çok daha kısa sürede görün.

SUŞİ
Sadece yosun ve sebzelerle hazırlanmış olan suşilerin düşük kalorili olduğu doğru ama ne yazık ki bu tipteki suşiler pek sevilmiyor. Aksine suşi deyince akla ilk kızarmış deniz mahsülleri ve çeşitli soslarla ağırlaştırılmış olanlar geliyor. Bunun sonucunda bazen tek bir şuşinin bile kalori değeri 500- 600'ü bulabiliyor. Ayrıca, suşiyle beraber bol bol soya sosu tüketildiğini de hepimiz biliyoruz. Sodyum içeren soya sosu sizi şişmanlatmasa bile vücudunuzun su tutmasına ve en sevdiğiniz jean pantolonunuzun içine sığamamanıza yol açabiliyor, hatırlatalım.

Sağlık kaynağı üç meyve

Yazın gelmesiyle içine girilemeyen kıyafetlere sığabilmek için çeşitli çözüm yolları ararız. İlk aklımıza gelen çözüm de beslenme şeklini gözden geçirmektir. Derhal kararlar verilir, alışveriş listeleri çıkar ortaya ve “Daha çok sebze meyve yiyeceğim”, “Şekeri yağı azaltacağım” diye işe başlanır. Kışın soğuğundan yükselmeye başlayan hava sıcaklığının etkisini azaltmak adına meyve alışverişi ön plana geçer.

Yazın başlangıcında özellikle üç meyve; kayısı, karpuz ve kiraz, günlük hayatımıza girmeye başlar. Bunların hepsi de aslında kendi başlarına birer sağlık kaynağıdır.

LİF KAYNAĞI: KAYISI
Çoğumuzun şu sıcak yaz günlerinde severek yediği kayısının meyveler arasında ayrıcalıklı bir yeri var kuşkusuz. Kayısının demirbaş gıdalardan biri olduğu Himalayaların Hunza Vadisi’nde yaşayanlar, 100 yaşını görmeleriyle ün yapmışlar.

Kanser düşmanı ‘Kumato’ Türkiye'de

İlk kez İspanya'da üretilen ve ‘Akdeniz domatesi’ olarak bilinen Kumato, Türkiye'de de Antalya'da üretildi. Kahverengi görüntüsü ve lezzetiyle öne çıkan Kumato domatesinde bulunan likopen, bazı kanser türleri ve birçok hastalığa iyi geliyor.

Kahverengi görüntüsü ve eşsiz lezzetiyle dikkat çeken Kumato domatesi, Türkiye'de ilk kez Antalya'da üretildi. Dünyanın önemli tarım şirketlerinden Syngenta'nın pazara sunduğu Kumato, Uzmanlar Seracılık tarafından Antalya'da ormanlık alan içerisinde oluşurulan 30 dekarlık serada doğal tarım yöntemleri ile üretiliyor.

1970'li yıllarda İspanya'da Luis Ortega adlı bir genç tarafından keşfedilen ve dünyada sadece 11 firmanın üretimini yaptığı Kumato'nun Antalya'daki seralarda bu yılki üretim hedefi ise 400 ton olarak açıklandı. Görüntüsünün yanı sıra, lezzeti ve aromasıyla da alışılmış kırmızı domatesten oldukça farklı olan Kumato, süpermarket reyonlarında kilogramı 4 TL'den satışa sunuluyor.

GDO'ya ihtiyacımız var mı?

Genetik çeşitlilik bakımından zengin olan ülkemizin GDO'lu ürünlere ne kadar ihtiyacı var?

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Arslan, Türkiye’nin, sahip olduğu iklim sebebiyle genetik çeşitlilik bakımından zengin bir ülke olduğunu, Türkiye’de 11 bin çeşit bitkinin bulunduğunu söyledi.

Gaziantep Fitnet Nuri Tekerekoğlu Anadolu Lisesi tarafından Gaziantep Ticaret Odası toplantı salonunda "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)" konulu konferans düzenlendi.

Arslan, konferansta, giderek çevre koşullarının farklılaşması, ısınması ve beraberinde kuraklığın ciddi bir probleme neden olduğunu, bu nedenle giderek artan nüfusa ve açlığın önüne geçilmesi için daha zengin bir beslenmenin sağlanması amacıyla çeşitli bitkiler yetiştirildiğini belirtti.

Yaz aylarında nasıl beslenmeliyiz?

Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Zuhal Güler Çelik yaz aylarında nasıl beslenilmesi gerektiği ile ilgili bilgi verdi.

Beslenme birçok insan tarafından açlık duygusunun bastırılması ve canının istediği yiyeceklerin yenmesi veya içilmesi olarak algılanmaktadır. Oysaki beslenme, vücudun büyümek, yenilenmek ve varlığını sürdürebilmek için gerek duyduğu bütün besin öğelerini yaş, cinsiyet ve hareketine uygun miktarda alıp kullanmasıdır.

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte temel besin ihtiyacındaki değişmelerden ziyade vücudun sıvı ihtiyacında bir artış ve daha az yağlı yemeklere doğru bir yöneliş başlamaktadır. Havaların sıcak olması sıvı ihtiyacımızın bir kısmını da karşılayabileceğimiz meyvelere doğru bizi yönlendirmekte. Ama şuda unutulmamalıdır ki yaza özgü verdiğimiz doğru beslenme kuralları aslında tüm yaşamımızdaki beslenmemizi belirlememiz gereken şekildedir.

Kırmızı Etin Fazlası Gözlere Zararlı

Melbourne Üniversitesi tarafından yapılan son araştırmalar gereğinden fazla kırmızı et tüketiminin Sarı Nokta Hastalığı’nı (Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu) artırdığını gösteriyor. Buna karşılık sebze ağırlıklı beslenme ise bu riski azaltıyor.

Avusturalya’da 7 bin kişi üzerinde yapılan araştırmada, kişilerin 8-10 yıl boyunca yemek yeme alışkanlıkları incelendi. Yapılan araştırma sonucunda, haftada 10 defadan fazla kırmızı et tüketen kişilerin, 5 kereden daha az yiyenlere oranla sarı nokta hastalığına yakalanma riskinin yüzde 47 daha fazla olduğu ortaya çıktı.

'Sarı Nokta’ya karşı en fazla koruyucu özelliğe sahip besinleri ise sebze ve meyveler oluşturuyor. Koyu yeşil lifli sebzeler, antioksidan özelliği ve güçlü lutein içeriği ile sarı noktaya karşı koruyabiliyor.